29 Kasım 2015 Pazar

2. Uluslararası Disiplinlerarası Tiyatro Buluşması : '100. Doğum Yılında HALDUN TANER Sempozyumu' (2. Gün)



Feci bir sabah trafiğinden sonra, saat 10.30'da Pera Müzesi konferans salonuna giriş yaptım. Bir önceki güne göre katılım çok düşüktü. Demet Taner bile yoktu. (İkinci oturuma geldi) İlk oturum 12.30'da bitecekti. Sırasıyla dört konuşmacı sahnedeki yerlerini aldı. Ümit Aydoğdu, sempozyumun ilk gününde de dinleyiciler arasında idi. Şimdi ise kürsüde incelemesini sunmak için bekliyordu. Ele aldığı konu 'Haldun Taner Tiyatrosundan Bertolt Brecht'e Bakmak' üzerine idi. Haldun Taner'in epik tiyatroyu uyguladığını ve bu uygulamayı yaparken asla tekrara düşmediğini, Brecht'in epik tiyatrosu ile Taner tiyatrosunun benzer ve farklı yönlerini, epik tiyatronun ne olduğunu, ulusal tiyatro oluşumuna olan katkısını ve tüm bunların ışığında epik sahneleyiş tarzının rejisörlük alanındaki yerini açıkladı. Kendisi bunları açıklarken, benim düşündüğüm ise şuydu: 'Çok güzel anlatıyorsunuz da bu anlattıklarınızı neden Arturo Ui'de uygulamadınız?' 


Ümit Aydoğdu'dan sonra Yeditepe Üniversitesi'nden Gülşen Sayın devam etti. Anlattığı, 'Haldun Taner Oyunlarında Ulusal İrlanda Tiyatrosu Geleneğinden Bazı Yansımalar'a dair bir inceleme idi. Gülşen Sayın, İrlanda Tiyatrosu ile Türk Tiyatrosu arasındaki benzer yönleri izah ederken, İrlandalı oyun yazarları Sean O'Casey, John Milington Synge ve Lady Gregory'in yapılarından örnekler vererek durumu pekiştirdi. Her iki ulusun, ulusal tiyatro anlayışını aktardı. Oyun karakterleri ve örgüsü bağlamında, Dışarıdakiler ile Ermişler Pınarını, Babayiğit ile Keşanlı Ali Destanı'nı, Dereye Vuran Gölge ile George Dandin'i ayrıntılı olarak karşılaştırdı. Ardından, ulusların tiyatro bazında doğuş, gelişim ve bugünkü halini değerlendirip, konuşmasına son verdi. Bu kadar benzer olduğumuzu bilmezdim... 

Sabancı Üniversitesi'nden Saadet Bilge coşkun, bana göre iki günün en iyi konuşmacısı idi. Kendini dinlettirmesini çok iyi bilen genç ve bilgili bir sosyolog. Yani sempozyumun 'disiplinlerarası' kısmından. Konusu ise 'Haldun Taner ve Bertolt Brecht'in Eserlerinde Sınıf Temsilleri'.  Konuşmacı, gestusu tanımlayarak, 'diyalektik' tiyatroya vurgu yaptı. Bu vurguyu yaparken söz konusu iki yazarın Kafkas Tebeşir Dairesi ve Eşeğin Gölgesi gibi oyunlarını örnek alarak ilerledi. Ayrımlar ve benzerlikler çok netti. 

Bu oturumun son konuşmacısı İstanbul Üniversitesi'nden Ozan Ömer Akgül idi. 'Haldun Taner ve Dario Fo'nun Halk Tiyatrosunu Kullanım Biçimleri' adlı çalışmasını okudu. Klakson, Borozanlar ve Bırtlar üzerinden ele alınan bu çalışmayı çok da başarılı bulduğumu söyleyemem. 

Saat 14.00'a kadar öğle arası verildi. Yemeğimi yedikten sonra İstiklal Caddesi'nde turladım. Atlas Pasajı'nda Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne'ye girdiğimde Defne Yalnız'ın 'Nice Yıllara' adlı oyununun afişini gördüm. Oyunu geçtiğimiz yıl izleyip, yazmıştım. İlan dikkatimi çektiği için fotoğrafını çektim. Sizlerle de paylaşmak istedim. Sonra bir kitapçıya girerek, tiyatro oyunlarının olduğu bölüme gittim. Az sonra yanıma Türk bir çift geldi ve erkek: 'Fucking theatre books' dedi. Kız ise, adeta sevgilisini onaylar vaziyette 'ben de' şeklinde karşılık verdi. İşte kültür erozyonu... 


14.00'da tekrar salona dönüş yaptığımda, sıradaki oturumun sunum dili İngilizce olduğu için hazırlanan çeviri cihazları ve kulaklıklardan bir tane aldım. Burcu Yasemin Şeyben moderatörlüğünde başlayan oturum, Wolfgang Jansen'ın sunumuyla devam etti. Kendisi sunumu ayağa kalkıp, kürsü başına geçerek yaptı. Şimdiye kadar konuşan bütün akademisyenler, sunumlarını oturarak yapmışlardı. Birden şaşırdım. Konuşmacının konusu 'Cabaret with a Big K: German anf Vienna Political  Cabarets in the 1950s' Yani 'Büyük K ile Kabare Tiyatrosu: 1950'lerde Almanya ve Viyana'da Politik Kabareler' başlıklı idi. Sunum çok uzun sürmedi. Kabarenin aslında 'C'abaret olarak değil 'K'abaret olarak yazıldığından, 1900'lerin başından günümüze kadar kabarenin 3 döneme ayrıldığından, önceleri sadece eğlence aracı olarak görüldüğünden daha sonra ise politik bir işlev taşıdığından bahsetti.  

Ardından ikinci konuşmacı Marcello Gallucci kürsüyü devraldı. 'Arkadaşlarım bilirler, ben oturarak anlatamam' dedi ve sahneden inip, dinleyici ile bütünleşti. Yüzlere bakarak ve onları tanıyarak tane tane konuştu. Anlattığı 'Between Two Traditions A Case Study: Mimmo Cutcchio' yani 'İki Gelenek Arasında: Mimmo Cuticcio Üzerine Bir Etüt Çalışması' üzerine bir incelemeydi. Homeros'un 'İlyada ve Odysseia' adlı eserini İtalya'da oynayan adı geçen aktörün, oyun anını gösteren bir - iki video izletti. Teknik çok kötü olduğu için pek yararlı olmadı.


Saat 15.30 olmuştu ve yarım saat kahve arası vardı. Hava almak için dışarı çıktım. Kestanecileri görünce canım çekti, dayanamadım. Son etaba girmek için koltuğuma geri döndüğümde, Abdullah Uçman, Nursel Duruel, Behçet Çelik ve Murat Yalçın masada idiler. Handan İnci ise moderatördü. Dördünün de konusu 'Öyküleriyle Haldun Taner' ile ilintili idi. 

Handan İnci ısrarla Haldun Taner'in öyküyü daha çok sevdiğini söyledi. Abdullah Uçman, Haldun Taner'den dersler aldığını ve yaşadıklarından bir günlük tuttuğunu söyleyerek, günlüklerinden bazı bölümleri okudu. Ben, bu okunan bölümlerin, Haldun Bey'in öykücülük yönüne olan anlatımını anlayamadım. Nursel Duruel, Haldun Taner öykü adlarının hemen hemen hepsinin net, sadece iki tanesinin ise ucunun çok açık olduğunu (Gülerek Ölmek ve Sonsuza Kalmak) belirtti. İncelemek için seçtiği hikaye 'İstediği Şarkıyı Dinleyebilmek' idi. Öyküyü okudu ve açıklayarak devam etti. Öyküde geçen radyonun çeşitli anlamlarına değinerek, Haldun Bey'in de radyoyu çok sevdiğine kanaat getirdi. Sesi son derece kısık olduğu için duymakta güçlük çektim. Karşımdaki ne kadar canlı ise ben de o kadar canlıyım... 

Behçet Çelik, hemen hemen Tüyap fuarındaki konuşmanın aynısını yaptı. Haldun Taner öykülerini, Memduh Şevket Esendal öyküleriyle bağdaştırdı ve bence ortaya lezzeti olmayan bir yemek çıkardı. Bir temel göremedim. Murat Yalçın YKY'nın editörüymüş. Bu yılın başından beri Haldun Taner eserlerini artık YKY basıyormuş. Keşanlı Ali'nin 10.000 adetlik ilk baskısı tükenmiş. İkinci baskıya girmişler. 1 yılda toplam 10 kitap basmışlar. Murat Yalçın, teker teker öykülerinin adlarını ve bunların Haldun Taner'in hayatı ile olan bağını açıkladı. 1 senedir Haldun Taner ile yatıp kalktığını söyledi. Karşımda Haldun Taner'i yalayıp, yutan bir Murat Yalçın bulamadım...


Saat 17.00 olmuştu ve son kahve molası 17.30'a kadar sürecekti. Artık konuşma yok, izleme vardı. Haldun Taner için yapılan belgesel gösterimi yaklaşık 1 saat sürdü. Halit Ergenç, Haldun Taner rolünde idi. Tilbe Saran anlatıcıydı. Metin Akpınar hikaye okudu, Engin Alkan, Haldun Taner'in bir öyküsündeki 'ayı' tiplemesinde idi. (Çok başarılıydı) Zeliha Berksoy şarkı söyledi. Tüm oyuncuların isimleri görselde mevcut olduğu için daha fazla yazmıyorum. Belgesel sadece Haldun Taner'in hayatını değil, 1915'ten itibaren gerçekleşen tarihsel olayları da kapsıyor. Bu yönüyle bir miras...


Pera Müzesi Cuma günleri saat 18.00 - 22.00 arası ücretsiz. Sempozyum biter bitmez üst kata çıktım ve toplam 5 kattan oluşan müzeyi gezdim. Sonra yine müthiş bir baş ağrısıyla eve döndüm. Günü genel olarak özetlemek gerekirse, iyi başlayıp, kötüye gittiğini rahatlıkla ifade edebilirim. Yabancı konuşmacıların bizimkilerden çok farklı olduğunun altını çizmeden de edemem. Bir kez bile (ııııııııııı) ladıklarını işitmedim. Beden dilleri ve vurgulamaları oldukça iyi. Ne yapmak istediklerinin farkındalar. Algı yönetimi ellerinde. Umarım feyz alınır. Bu haliyle her iki gün toplam 19 saatlik bir sempozyuma kimse dayanamaz. Ben dersimi aldım...

ORGANİZATÖRLER ve KATKI SUNANLAR

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü
İKSV
Pera Müzesi
İstanbul Üniversitesi Haldun Taner Tiyatro Uygulama ve Araştırma Merkezi
Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Önemli Not

Haldun Taner'in eserinden, kendisinden önce ve kendisine de ilham vererek, ilk uyarlamayı yapan (sanıyorum Ayışığında Çalışkur / Şamata) Melih Anık'ın sempozyuma davet edilmemesine çok içerledim. 

Soru: O tiyatro müdavimi iki gün boyunca neredeydi? Lafa gelince mangalda kül bırakmıyor! 






























Ege KÜÇÜKKİPER


1 yorum:

  1. Melih Anık'sız bir Haldun Taner buluşması eksiktir...

    Haldun Taner hakkında nesnel görüşlere sahip Melih Anık'ın çağrılı olmadığı Haldun Taner buluşması benim de canımı sıktı ve bu sıkıntımı ulaşabildiklerime belirttim. Ama...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil