4 Mayıs 2015 Pazartesi

Nasıl Bir Tiyatro?



Dün, (03.05.2015) 'kurtarıcımız' twitter'da tiyatrocular #NasılBirTiyatro adı altında bir başlık açtılar. Ben de birkaç twit attım. RT'ler, FAV'lar gırla gitti. Fakat twitter bana her zaman için çok bölük pörçük gelmiştir. Blog açmamın bir nedeni de düşüncelerimi derli toplu bir araya toplamaktı. Atılan twitleri okurken bazı tiyatrocuların, nasıl bir tiyatro istediğinden çok, kişisel beğeni ve zevklerini ön plana çıkardığını, işi dedikodu kazanına döndürdüklerini, kendilerini tatmin ettiklerini ve en önemlisi tiyatroya hiçbir fayda sağlamayacak isteklerde bulunduklarını gördüm. Şu sıralar Metin And'ın yazdığı 1923-83 yılları arasını kapsayan, "Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu" adlı 700 sayfalık kitabı okuyorum. Az evvel söylediklerim o günden bugüne değişmez bencilliğin adeta birer kanıtı niteliğindeler. Gerçekten çok yazık... 

Nasıl Bir Tiyatro?  Benim düşüncelerim üç yönde ilerlemekte;

A) 

  • Hâlâ yakalayamadığımız ulusal kalp atışına ulaşan,
  • Yerli yazarlara önem veren,
  • Yeni Haldun Taner'ler, Güngör Dilmen'ler, Güner Sümer'ler, Orhan Asena'lar yetiştiren,
  • Deneme-yanılma yönteminin nihayet bulduğu,
  • Yazar-Rejisör-Dramaturg işbirliğinin güçlendiği,
  • Edebi heyet üyelerinin 85-90 yaş aralığında olmadığı,
  • 'Tek Adam' ilkesinin sona erip, paylaşımın gün yüzüne çıktığı,
  • Çağdaşlaştırma yollarının çağı anlamaktan geçtiğinin anlaşıldığı,
  • İçinde bulunduğu zamana göre bir repertuar oluşturulduğu,
  • Sulu zırtlak vodvillerin en aza indirgendiği,
  • Seyirciyi düşünmeye sevk edecek metinlerin yazıldığı ve sahnelendiği,
  • Yerli yazarlarımızın ve genel olarak Türk Tiyatrosu'nun dünyaya açıldığı,
  • Yine bu yolla işin içerisindekilerin, Dünya Tiyatrosu'nu takip ettiği,
  • Taklidin değil, özgünlüğün kendini gösterdiği,
  • Daha çok festivalin yapıldığı,
  • Basının tiyatroya ilgi gösterdiği,
  • Çocuk tiyatrosunun hak ettiği önemi gördüğü,
  • Yeniliğe açık olan,
  • Tekniğini geliştiren,

B) 

  • Tiyatroyu tiyatrocuların yönettiği,
  • Şehir ve Devlet Tiyatroları'nın özerk bir yapıya kavuşturulduğu,
  • Ödül kurumlarının objektif davrandığı,
  • Birtakım tiyatrocuların ödül delisi olmadığı,
  • Yazanın, yönetmediği, yönetenin oynamadığı, 
  • Yine bu yolla üçlü bir işin sahnelerden uzak kaldığı,
  • Bir tiyatronun, doluluk oranı ile yönetilmediği,
  • Sansürden, törpülemeden, oto-kontrolden hiç bahsedilmediği,
  • Korkunun alt edilip, özgürlüğün yükseldiği,
  • Eleştirmenlerin, eleştirilerini seviyeli bir üslup ile yazdığı,
  • Beğeni ölçütünün, eş dost ilişkisi ile belirlenmediği,
  • Tiyatrocuların matine-suareden şikayet etmediği,
  • Dedikodunun, gıybetin, iftira ve her türlü karalamanın tarihe karıştığı,
  • Her tiyatrocunun eleştiriye saygı duyduğu,
  • Twitter gibi mecralar üzerinden kimsenin kimseye saldırmadığı,
  • Eleştirmenlerin, oyun metnini okuyup, öyle izlediği,
  • Tiyatro yönetiminin, seyircinin okumak için istediği metni verdiği,
  • Bir yazıdan iki oyun çıkarılmadığı,
  • Aynı rejisörün aynı oyunu farklı yıllar ve yerlerde defalarca yönetmediği,
  • Ücretlerin fazla olmadığı,
  • Matine kültürünün yeşertirildiği,
  • Tiyatrocuların daha fazla kazandığı,
  • Dışarıdaki işlerinden ziyade kurum içindeki görevlerine öncelik verdikleri,
  • Broşürlerin her oyuna zamanında yetiştirildiği,
  • AVM içine tıkılmadığı, sanat eserleriyle dolu binaların olduğu,
  • Kapalı sahnelerin açıldığı, 

C) 

  • Seyircinin oyun esnasında yemek yemediği, konuşmadığı, telefonuyla ilgilenmediği,
  • Yerli yersiz kısımlarda gülüp, alkışlamadığı,
  • Son dakika salona teşrif etmediği,
  • Oyuna gelmeden evvel, oyun ile ilgili biraz araştırma yaptığı,
  • Velilerin, çocuklarını sık sık tiyatroya götürdüğü,
  • Tiyatroya daha şık kıyafetler ile gelindiği,
  • Oyun sonrası seyircilerin toplanıp, oyun hakkında tartıştıkları,


BİR TİYATRO

(Sol baştan sırasıyla sağa doğru) S.Mrozek, Şinasi, S.Şendil, A.Ağaoğlu, G.Dilmen, N.Kemal, T.Oflazoğlu, T.Buğra, T.Özakman, H.Pinter, B.Shaw, N.Hikmet, F.Lorca, A.Miller, J.P.Sartre, A.Vefik Paşa

(Sol baştan sırasıyla sağa doğru) W.Shakespeare, H.Ibsen,T.Willams, V.Öngören, A.Çehov, B.Brecht, Goethe, O.Arayıcı, Moliere, C.Goldoni, H.Taner, G.Sümer, S.Beckett, Strindberg, A.Nesin, O.Asena


EGE KÜÇÜKKİPER


5 yorum:

  1. Ege merhaba,

    Senin bu kılı kırka yararak yazdığın "küçük yazı", Melih Anık'ın daha az yorulmasına neden olup, tatilini rahatça yapmasına ve benim söylemek istediklerimi toplu biçimde sunarak, benim de rahatlamam anlamında yaşamsal öneme hâiz. Tebrik ederim...

    Bulunmaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eksik olmayınız, teşekkür ederim... Çabalıyorum...

      Sil
    2. Ege,ne güzel yazmışsın.
      Bu yazdıkların olursa üniversite yıllarımdaki bilet kuyruklarının tekrar yaşanacağını düşünüyorum.
      İşte o zaman tiyatro,izleyicisini bulacaktır.

      Sil
    3. Kesinlikle! O kuyruklara ben de ucundan yetiştim. Çok teşekkür ederim. Umarım gerçek olur...

      Sil
  2. Merhaba,

    (Bağışlayınız!...) Bizim "kuyruğumuz" olduğu için, Ege bizi bile geçiyor! Şöyle ki, (yeni bir deyim oluşturmak istiyorum) boynuz kulağı, kuyruk gövdeyi geçer! Uysa da, uymasa da, uydurdum!...

    Mahmut kardeş, Ege tek başına manifesto yazabilirken, "koskoca"(?!) Yeni Tiyatro Dergisi Ödül "Şeysi" küçücük bir manifesto yazamıyor. Ege'nin yazdıklarının hayata akması için çaba harcamak zorundayız...

    Bulunmaz

    YanıtlaSil